Senden ayrılmalıyım Ahmet.

Senden ayrılmalıyım Ahmet. 

Nasıl anlatsam, susadığında su içmek gibi. Üşürsen hemen üzerine kalınca bir şeyler geçirmek gibi. 

Şartlar ve durum neyi gerektiriyorsa o , anlayacağın. 

Üstelik hemen , şimdi , şu anda yapmalıyım bunu. Sen eve gelmeden.

Akşam olduğunda ayaklarını sürüye sürüye gelmelisin kapı önüne, elinde siyah bir torba, torbanın içinde şişe şıngırtısıyla. Sen kapıyı çalmalısın, ben açmamalıyım. Sen ısrar etmelisin, ben de inatla seni bekletmeliyim. Oysa ki cebindedir anahtar şöyle bir karıştırsın montunun iç ceplerini bulacaksındır anahtarı ama yok hayır, bir kez daha uzun uzun basmalısın zile. Küfreder gibi. Kapıyı açmayan elini.. der gibi. Söyletme beni şimdi. Bir anda kan sıçrar beynine  hışımla "ee yetti dercesine" yoklarsın ceplerini. Ellerin öfkeden titreye titreye sokarsın anahtarı deliğe, ıskalarsın bir- iki. Döver gibi açarsın demir kapıyı, kırk dört numaralık ayağının her bir noktasını yere vura vura çıkarsın iki kat yukarıya.. Az önce kapıyı açmayan ben değilmişim gibi yumruklarınla vurursun kapıya güm güm ! "açsana be kadın" 

Açmam ama. 

Açamam Ahmet, yokum çünkü gittim ben. Sen gelmeden az evvel çıktım evden. Seni terk edeli beş, bilemedin on dakika oldu Ahmet. Evet, on dakikayla ıskaladın beni bir güzel dövebilmeyi. Hiç istemediğin halde anahtar ile açıyorsun kapıyı. Ev öyle duruyor. Televizyonda bir kadın programı oynuyor, dumanı tüten bir sigara izmariti duruyor kültablasında. kırlentte kolumun izi var, oturduğum yer bile belli koltukta. İçi doldurulamaz bir göçük gibiyim Ahmet bir düşün bakalım neredeyim acaba? Herhalde lavabodayımdır, baksan mı ki? Sesleniyorsun bana.  

- Gel kız buraya.

Gelemem Ahmet. Yorma kendini. Bak tam şuraya, televizyon sehpasının üstüne bıraktım neden şu an evde olamayışımı.

"Ben gidiyorum" yazmışım, okusana. Zahmet olmayacaksa..


Ama hayır, böyle olmayacak Ahmet. 

Senden ayrılacağım ama bu şekilde değil. 

Sabah evden çıkmanı bekleyeceğim. 

Saat tam 07.45'te kapıyı arkandan kapatmanla birlikte kahvaltı tabağında kalan zeytin çekirdeklerini çöpe dökeceğim. Peynir kırıntılarına gözüm dalacak, eskisi gibi parmağımla ezerek bir araya toplayıp ağzıma atmayacağım, çünkü iğreneceğim Ahmet ağzının değdiği şeylerden.  Ziyan miyan demeyeceğim onları da sıyıracağım çöpe. Bundan sonra böyle Ahmet. Sen gidince çayın altına su çekmek yok bundan sonra.  Kapatacağım altını. İçim geçmiş gibi oturup kalmayacağım sofranın başında. Yeni evli bir gelin edasında okşayarak kaldıracağım tabakları masadan. Ne güzel çiçekli tabaklarım  var benim Ahmet, hiç fark ettin mi? Edeceksin. Çamaşır suyunun kokusunu, sokak kapısından girer girmez çekeceksin içine. Bunun için temizliğe önce yatak odasından başlayacağım. Çarşafları değiştirip, yatağı havalandıracağım, yorganı balkonda vileda sopasıyla döveceğim.  Her vuruşta bir oh çekeceğim. Toz, kir, pis ne varsa havaya karışacak, misler gibi uyuyacaksın bundan sonra. 

Bir güzel süpüreceğim evi, koltukları çekip halıları kaldıracağım. Elimde bir bezle fayans aralarını ovacağım. Kürdan ile kazıyacağım gerekirse ama yine de pırıl pırıl yapacağım banyoyu. Ne var ne yoksa bütün çamaşırları daha sabahtan yıkayıp , kurutup,  ütüleyeceğim. Ahmet, görmen lazım nasıl güzel temizleyeceğim, benden kalan her şeyi. Şaşırıp kalacaksın. 

Sonra bir duş alacağım Ahmet. Senden kalanları yıkayacağım bedenimden. 

Sımsıkı toplayacağım saçımı, en sevdiğim kotumu giyeceğim, üstüne beyaz bir tişört ile. 

ve bir kalem alacağım elime. 

"Senden ayrılıyorum Ahmet" yazacağım, elektrik faturasının arkasına. 

Sadece üç kelime ile son vereceğim on üç yıla. 

Faturayı, orta sehpanın üzerine bırakacağım aman uçar muçar neyime lazım üstüne de kumandayı bırakacağım. Herhangi bir soru işareti kalsın istemem arkamdan, anlıyorsun değil mi Ahmet? Düşünceli bir insanım ben. 

Hatta son oturduğum koltuktaki izimi bile elimle düzeltip, şöyle bir bakacağım eve. Aklıma gelmişken, takılı duran evin anahtarını da çıkartacağım  kapının arkasından. Sen rahat gir  eve diye. Gerçekten.  Ceplerimi kontrol edip, son bir silkeleyeceğim üstümü başımı. Tertemizim Ahmet, yüksüz, sensiz. 

Ve Gideceğim Ahmet, senin on dakika evvel girdiğin şu kapıdan çıkıp, gideceğim. 

Evet, seni terk ediyorum Ahmet. 

Dudağımın kenarında çıkan bir sivilceyi tırnağımın ucuyla sıkar gibi. 

Bir karıncayı ezer gibi. 

Az önce doğmuş bir bebeğin, ciğerini yakan hava gibi. . . 



Yorumlar

Popüler Yayınlar