- Açma Kızanım Altlarımı
"hatırla güneş bir bahardı,
bana geldiğin yollar çiçek çiçek açardı,
yalan mı?"
Ama filin nasıl bir hafızası var bilmem.
Olmayacak şeyleri hatırlar, eğer o günü çok sevdiysem ya da baştan sona her saniyesinden nefret ettiysem yerdeki taşından, saatteki akrep yelkovanına kadar hatırlarım.
Üşüyor muydum, sıcak mıydı , hangi toka ensemi havalandırıyordu, gülüyor muydum, yoksa yine kendi kederime mi boğulmuştum, sorsanız tek tek anlatırım.
Çünkü ben boğulurum zaman zaman.
Bir denizim var içimde, içine girdiğim. Dizlerimi karnıma çekip çırpınmadan öldüğüm.
Ölüp de gömülmediğim.
"Bilmezdik,
Zaman geçermiş çoktan
Ne sızılar beklermiş senin gelip girdiğin
O kapı artlarında"Zaman şairleri,
Güzel an koruyucuları "affet" diyor, seni dibe çekenleri.
Oysa ayağımdaki pranganın adı ne öfke , ne kin ne de kırgınlık.
Hatırlamak benim lanetim.
Şimdi anneannem her şeyi unutuyor ya,
en çok da bu yüzden hayranım ona.
Rahatladı, artık suyun üstünde süzülüyor...
ve malesef gittikçe yükseliyor..
Uçmadan ama göğe.
"Şimdi,
Bizim olmayan yerde
Ayrı gün saatlerde
Çok sevdiğin yalnızlığın tuttuğun o elde
Yine de..."Dün bir video geldi ondan bana.
Annem çekmiş.
Midesinde kocaman bir hortum, çünkü yutkunmayı unutmuş.
Beni unutması neyse de
İnsan yutmayı unutur mu?
-Bir öpücük gönder Rüya'ya
diyor annem
- nasıl göndereyim
diyor.
Gönderemiyor.
Beni öpmeyi hatırlamıyor
Ne acayip her şey, bunu 1 yaşındaki bebek biliyor ama 82 yaşındaki kadın bilemiyor.
ama burası değil.
beni en çok başka bir yer acıttı.
Hiçbir şeye karışmayan, müdahale etmeyen, söyleneni anlamayan o kadın,
annem hortumu göstermek için karnını açtığında utanç kokan rica dolu bir sesle diyor ki
- açma kızanım aşağılarımı
benim anneannem hala bu cümlesinde yaşıyor.
Açmadığı başında,
sıyırmadığı eteğinde,
Örttüğü karnında,
Utancında, ricasında,
33 yıl boyunca beni canı gibi seven bu kadın,
hala yaşıyor.
"Hatırlıyorum, bir bahardı
Sana geldiğim yollar, diken diken batardı
Yalan mı?
Sanki ucuz bir romandı
Ürksem de hayallerim, yalnız seninle dolar
Taşardı..."
Lanet olsun şu gözyaşına. Akmadan duramayışına...
Ne biçim ! Gidemiyoruz hiçbir yere.
sen unuttuğundan beri ben daha sıkı sarılıyorum anılarımıza.
Ne anlatacağım ben oğluma?
-Benim bir anneannem vardı oğlum, Adı Pembe, pamuk gibiydi! sen tanıdın ama hatırlamazsın çok küçüktün. çok öperdi sıkıştırırdı seni, hiç hoşuna gitmezdi. çocuksun tabi nereden bileceksin ama sen ittikçe ben "yapma oğlum, koca nine o , koca nineye öyle yapılmaz" derdim. psikologlar görse, bir kamyon cık cık ile kınardı beni ama olsun, koca ninenin kaç yıllık ömrü vardı ki sev isterdim onu çünkü o çok severdi seni. kırkını o okuttu. elimizi hiç cebimize atmadık, sağ olsun. bu fotoğrafın mı? 2. yaş gününden. Yani nasıl desem biraz aklı bulanıktı tabi ama yine de biliyordu senin kim olduğunu. İyi ki istanbul'da kutlamışız doğumgününü, bak nasıl sevindiler. Elin pastaya girdiğinde herkes nasıl da gülüyor. Yok oğlum, çok şükür yaşadı bir süre daha , ölmedi Bizi öldürdü sadece. baktı ki o kadar anıyla yaşanmıyor sildi hepimizi. Bir gün beni unuttu bir başka gün 67 yıllık kocasını, evlatlarını, torunlarını bir bir karaladı. Şimdi tabi soracaksın, hangisi ölmek diye.. Ölüp de gömülmek mi, gömülmeden ölmek mi? Açıklaması zor yavrum.
Onu boşver de gel sen, şu fotoğrafa bak, bil bakalım kim bu?
"Unutma beni hep oku
Çığlığımı yazdım sen oku
Duvarlara yazdım, banklara çizdim
Boncuklara dizdim, sen oku.
Evinin yokuşlarına
Çıldırtan susuşlarına
Üç vakitli fallarıma
Kanatıp avuçlarıma
Sevip kokladığın saçlarıma
Sen oku..."
Şimdi müsadenizle,
şuraya çökeceğim.
ağlamam lazım.

Yorumlar
Yorum Gönder